1749 Almanya'nın Frankfurt kentinde doğdu.1765-1771 yılları arasında Leipzig ve Strasburg da hukuk okudu ve hukukcu olarak Frankfurt ve Wetzler'de bir süre çalıştı.1775 yılında Herzog Karl August tarafından Weimer şehrine eğitim bakanı olarak atandı. Burada edebiyat çevresinin büyük isimlerinden Charlotte von Stein'le tanıştı. 1786-1788 yılları arasında İtalya'da kaldı. 1794 yılında, kendisinin Weimer'e gelmesinde katkısı olan Friedrich Schiller'le sıkı arkadaşlığı ve çalışmaları oldu.Bu zamanda tabiyat bilimleriyle ilgilendi. 1800 yılından sonra o zamanın Romantikerleriyle tanışıp arkadaşlıklar kurdu. Ortaçağ ve orient edebiyatıle yakından ilgilenen Goethe müslümanlığa olan yakın ilgi duymuştur. Bu eseri olan "doğu batı divanı" ında açıkca görülmektedir. Alman edebiyatının büyük ustası Goethe 1832 yılında Weimer'de vefat etmiştir.
|
Sevgilinin Yakınlığı
Seni düşünüyorum, güneşin
ışıkları denizden aksedince Seni düşünüyorum, ayın pırıltıları kaynaklara
vurunca. Seni düşünüyorum, uzak bir yol üstünde tozlar havalanırken,
Karanlık bir gecede, dar bir tahta köprüde bir yolcu ürperirken. Seni
düşünüyorum, boğuk uğultularla orda yükselirken dalgalar. Kulak kesilmek
için koruluktayım, sık sık her şeyin sustuğu anlar. Uzakta olsan bile ben
senin yanındayım, sende yakınımdasın. Güneş batıyor, biraz sonra, beni
ışıtacak yıldızlar ne olurdu burda Yanımda olsaydın
Marienbad Ağıdı
Artık ne bekleyebilirim, yeniden
Buluşsam da o gonca çiçekten Cennet ve cehennem seni bekliyor
Duygular kararsızlık dalgalarında sarsılırken, Bitsin bu kuşkular artık!
İşte gök kapında Kaldırıyor yerden seni kollarıyla
İşte cennete
kabul edildin, keşke Değer olsaydın sonsuz güzel hayata Artık ne istek,
ne umut, ne tutku kaldı Burasıydı yöneldiğin içten çabalarla Karşında
görünce eşsiz güzelliği Yanık gözyaşlarının kaynağı tükendi
Gün
nasıl da hızla çarptı kanatlarını Zamanı önüne katıp sürer gibi Akşamki
öpücük bir mühür dudaklarda Yarınki güneşin de aynen göreceği Sakin bir
yürüyüşteydi zaman, Kız kardeşler gibi, benzer ve benzemeyen
Son
öpücüğün nasıl da tatlı kıyıcılığı Kesiveriyor aşkın kusursuz örgüsünü
Şimdi acele, tedirgin koşan, sakınıp eşiğinden Ardından alevler içinde
bir melek geliyor gibi Göz, karanlık yola yorgun bakıyor Dönüp baktı:
Kapı kilitli duruyor
Şimdi kendine bile kilitli olan bu gönül Sanki
hiç açılmamış, mutluluk saatlerini Gökteki bütün yıldızlarla yarışarak
Onun yanında hiç yaşamamış gibi Usanmış, utanmış, bungun, hüzünlü
Karanlıklar içinde soluksuz gönlü
Bu dünyadan geride ne kaldı? Sarp
kayalar Kutsal gölgelerle taçlandırılmadı mı? Ürünler olgunlaşmadı mı?
Yeşillikler canlı, Irmak ve otlaklar boyunca uzanmıyor mu? Ve yeryüzü
ötesinin büyüklüğü Biçimli ve biçimsiz kubbelenmiyor mu?
Nasıl da
aydınlık ve kırılgan, hafif ve ince Ciddi bulutlar korosundan altı kanatlı
melek Tıpkı o, yukarıdaki mavi gök Buhar gibi karışıveren maviliğe
Böylece gördün danslar içinde sevinçli O, sevgililer sevgilisini.
Yalnızca birkaç dakika izin sana Onun yerine bir hayli tutup
bırakmaya Yüreğine geri dön, daha kolay bulabilirsin orda Değişen
biçimlere oynarken onu. Pek çok resim giderek oluşturuyor birini Böyle
binlerce kez ve hep hep sevgili
Kapılarda bekliyordu, karşılar gibi
Adım adım mutlu etti beni Bir daha koştu son öpücükten sonra Bir son
daha kondurmaya dudaklarıma Nasılda canlı şimdi anısı İçimde alevden
harflerle yazılı.
O gönül ki, yüksek surlar yaptırmış İçinde korumak
için kendini ve sevdiğini Onun yerine de sevinç duyuyor bu aşktan
Yalnızca ona açınca kapılarını tanıyor kendini Böylece kendi sınırları
içinde daha özgür Ve yalnızca ona teşekkür için atıyor yüreği
Sevme
gücü ve gereksinim Karşılıklı sevgiyle yok edildi Sevinçli tasarılar
için umudun neşesi Karar ve eylem için hemen bulundu Aşk bir heyecansa
seven için, Ben en hoş örneğiyim bunun.
Beni böyle kılan onun
varlığı! Nasıl bunaltıcı Bir korku akıl ve beden üstünde, istenmeyen
ağırlık: Tüyler ürpertici hayaller dolu Yürek boşluğunun ıssızlığında.
Şimdi eşikte umudun bilinen şafağı Işıyor güneşin yumuşak aydınlığında.
Tanrı'nın verdiği huzuru bu evrende Akıldan çok mutluluk veren -
okuduğumuza göre - Karşılaştırıyorum aşkın huzuruyla, Sonsuzca sevdiğin
yanındaysa bu dünyada Gönül rahatlar, bozamaz hiçbir şey o derinde Duran
anlamı, o anlam ait olmaktır sevdiğine...
Huzur
Dağlara sinmiş huzur, En
küçük kıpırdanış yok yapraklarda, Kuşlar ormanda suskun, Sabret yakın
birgun sende huzur bulursun.
Tekrar Buluşma
Acaba bu gerçek mi, yıldızların
yıldızı Seni tekrar kalbimin üstünde sıkıyorum! Ah, şu ayrılık denen
gece nasıl bir acı Nasıl derin uçurum Evet neşelerimin Sevgili, hoş
rakibi sen; Düşününce geçmiş acıları Ürperirim halden. Düha
ezeliyetin, Tanrının sinesinin Uyurken bir yerinde en kuytu ve düzgün derin
Hazırladı ilk anı Çok yüce bir yaratma isteğiyle Tanrı 'Ol!' emrini
verdi, Bütün alem kudretle ve büyük ihtişamla Hemen gerçekleşerek bir
varlık kazanınca Her taraftan çok derin bir ah koptu yükseldi Etraf nura
boyandı Birbirinden ayrılıp bir yana kaçıştılar, Vahşeh ve korku dolu
rüyaları içinde Her şey can attı İsteyerek sessiz ve ihtirassız
Uzaklara, o derin sonsuzlukta. Her şey susmuş, sessiz ve ıssızdı etraf,
Tanrı yalnız kalmıştı ilk olarak, Yarattığı şafağı o anda Şafak
merhamet etti çekilen ıstıraba, Ve acı duyanlara, Ahenkli renk oyunları
gösterdi, Daha önce birbirinden her ayrılan böylece İmkan buldu
tekrardan birbirini sevmeye. Telaşla, acele ile birbirinin olanlar
arayıp birbirini yeni baştan buldular Döndüler ölçüsüz hayata tekrar
His ve duygular İster el ele tutup, ister yakalansınlar Yeter ki
birbirinden onlar ayrılmasınlar. Bundan sonra Tanrının yaratması lüzumsuz
Onun dünyasını artık bizler de yaratırız. Bu suretle o şafak al al
kanadlariyle Beni sana uçurdu geldik dudak dudağa, Ve gece gökyüzünde
parlak yıldızlarıyle Binlerce mühür vurdu, kuvvet verdi bu bağa, Artık
şu yeryüzünde böylece her ikimiz Sevinç ve acılarda biriz ve herkese örnek
olabiliriz. Ve ikinci bir 'Ol!' emri Bir daha ayıramaz bizi.
Mülkiyet Üzerine
Mülkiyet: Biliyorum ki ben,
Ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında, Hiçbir şeye sahip
değilim. Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım
anlar dışında, Hiçbir şeye sahip değilim.
Neşe Ve Izdırapla
Neşe ile ızdırapla, Düşünce
ile dolu iken, Tükenmez ezalar içinde, Ümitler, tereddütler geçirirken
Kederler içinde yoğurulurken Mesut olan, Ancak seven ruhtur.
Ormanda Yürüyordum
Ormanda yürüyordum Öylesine
ve kendimce Ve hiçbir şey aramamak İşte buydu niyetim.
Sonra
gölgeler arasında Bir çiçekçik gördüm, Yıldız gibi parıldayan, Bir
göz gibi gülümseyen.
Yerinden koparmak isterken onu, İncecikten
bana: Solup ölmemi istiyorsun. Tutup kopararak beni? deyiverdi.
Onu kökleriyle birlikte, Hiç incitmeden çıkarıp, Güzel evin
başındaki, Büyük bahçeye taşıdım.
Büyük sakin bahçede, Ektim onu
yeniden. Şimdi o küçük, güzel çiçek Büyüyor durmadan, çiçek açıp,
gülerek.
Prometheus
Karart göklerini Zeus, Duman
duman bulutlarla; Diken baslarini yolan çocuk gibi de Oyna meselerin,
daglarin doruklariyla. Ama benim dünyama dokunamazsin, Ne senin
yapmadigin kulübeme Ne de atesini kiskandigin ocagima.
Su evrende
siz tanrilardan Daha zavallisi var mi bilmem: Kurban vergileri Dua
üfürükleriyle beslenir Hasmetli varliginiz zar zor. Size umut baglayan
budalalar, Çocuklar, dilenciler olmasa Yok olur giderdiniz çoktan.
Ben de bir çocukken Ne yapacagimi bilmez olunca Çevirirdim
günese dogru Görmedigini gören gözlerimi; Yakarisimi dinleyecek Bir
kulak varmis gibi yukarda; Varmis gibi derdimle dertlenecek Benimkine
benzer bir yürek yukarda.
Azgin devlere karsi Kim yardim etti bana?
Kim kurtardi beni ölümden, Kim kurtardi kölelikten? Su benim yüregim
degil mi, Kutsal bir atesle yanan yüregim, Her isi basarmis olan? O
degil mi cosup tasarak, Yukarda uyuyani aldatarak Basimi beladan
kurtaran?
Benim seni kutlamam mi gerek? Niçin? Hiç derdine derman
oldun mu sen Derdine derman bulamayanin? Gözyasini sildin mi hiç
Basi darda olanlarin? Kim adam etti beni? Güçlüler güçlüsü Zaman
Ve önü sonu gelmeyen Kader, degil mi? Onlar degil mi Senin de benim
de efendilerimiz?
Sen yoksa beni yasamaktan bikar mi sandin?
Kaçar çöllere giderim mi sandin Açmiyor diye Tüm düs tohumcuklari?
Bak iste, yerli yerindeyim; Insanlar yetistiriyorum bana benzer;
Bütün bir kusak benim gibi, Acilara katlanacak, aglayacak, Gülecek,
sevinecek, Ve aldiris etmeyecek sana Benim gibi!
Johann Volfgang
von Goethe YABAN GÜLÜ
Bir çocuk, küçük, küçücük bir gül Bir
nazli gül gördü kirda; Dogan gün kadar güzeldi, Yaklasti kosup yanina
Bakti gülen gözleriyle. Küçük, küçücük, pembecik gül Bir küçük gül
kirlarda.
Çocuk, dererim seni, dedi Kirlardaki nazli güle; Gül
de ona cevap verdi; Batiririm dikenimi Kalir sizisi elinde,
Katlanamam bu aciya, Küçük, küçücük, pembecik gül Bir küçük gül
kirlarda.
Ama çocuk derdi yine Kirlardaki küçük gülü; Gül
batirdi dikenini Ah'larina hiç bakmadan O katlandi acisina. Küçük,
küçücük, pembecik gül Bir küçük gül kirlarda.
YABANCI ŞAİRLERE DÖN
|