Ziyaretci defteri İletişim Chat
                Menü

ERIK STINUS hayatı ve şiirleri



Orta halli bir ailenin çocuğu olarak 1943 yılında Danimarka doğdu. Daha ilkokul yıllarında Almanların Danimarkayı işgali sonucu şavaşı ve şavaşın olumsuzluklarını yaşamaya başladı. Gençlik yıllarında politik düşüncesinin gelişmesiyle birlikte şehrin solcularına katılıp özgürlük savaşına dahil olmuştur. O sırada yeni tanıştığı arkadaşlar sayesinde dünya şairlerinin kitaplarını okuma fırsatı bulur. 1960 yılına dek öğretmenlik yapmış sonra tüm zamanını yazarlığa adamıştır. 1965 yılında eğitim gönüllüleri olarak ailecek Tanzanya ya gitmişlerdir ve 1968 e dek orada yaşayıp orada yaşayan ozanlarlada büyük dostluklar kurmuştur.






GÖÇMEN KUŞLAR İLKYAZ

Kadınsın sen
Göğsünde fundalık çiçekleri
Alnında, yeni açmış çiçeklerden bir sis.
Rüzgardan bir ata binmiş de
uçuyorsun unutulmuş ülkeme doğru
bir başkasının boynuna dolanmış kolun
        Oynaşım
yolculuğu yurt etmişsin kendine.
Öpüşlerin bir yara, bir dans
arp eşliğinde
kiliseli tepelerde şeytanın çaldığı

ve uzun zaman titreyen kara toprak
evrende kimsesiz bir evin önünden
geçip gittikten sonra atlı ordular.




KAPTAN Söyleyebildiğimce açık söylüyorum işte: hiçbir şey yok görünürde. Gözlerim bu dürbünün içinde boncuklar gibi yuvarlanmakta. Aya bile varmadık daha, en yakın yıldızlarsa Allah bilir ne uzakta.

KİMİN SUÇU? Sağlığımız bozuldu, diyoruz, güzel günler geçip gitti. Ölüm mangalarının suçu değil bu, burada öyleleri. Yetişmenin suçu, diyor kimi; değişen havanın suçu, diyor komşum, romatizma ağrılarım söylüyor bunu; senin suçun, onun suçu, başkalarının suçu, her şey suçluluk duygusunun suçu, diyor mutlu suçsuzlar. Yahudilerin, Arapların, göçmenlerin, uzaklarda yaşayan sabırsız bir halkın ve elbette kızılların suçu oluyor sonunda, her şeyin kızıl ak ya da kara olmaması. Yanıt kesin değilse, suçu soranda aramalı.

ŞİLİ ONBEŞİNCİ KIŞINDA Düşlerimizi çiziyoruz duvarlara. Hiç acelemiz yok - gün ışığında: bütün renkler haklarını almalı, bütünüyle yazılmalı şiir, her sözcüğüyle başlangıçtan geleceğe kadar; nasıl ki mutfaktaki soğan, patates, fasulye ve ekmeğin gücü ve tadı, bölgedeki en karanlık köçelerden bir araya getirecektir çocukları; o kadar acı çektirmesin diye kurdukları düşler, biraz ısınsınlar diye ateşin yanında ve ilk şeftalinin çiçek açtığı, küstümotlarının çekinmeden güneşi yansıttıkları gün koşarlarken sokaklarda, bahçelerde, tarlalarda artık kimse yenemesin diye onları.

VIZILDAYAN SİNEK Dünya küçüldü, ben nerdeyse kıpırdayamaz oldum, diyorum ki karıma: Kendimi hem Avrupalı hem Amerikalı gibi duyumsuyorum aynı anda, yüksek basınç denebilir buna, kanım, etim ve insanlığımın ağırlığı, kocaman bir ağırlık kafamın üzerinde. Ve mor yüksükleri, lastik emzikler gibi, pencereye yapışmış saksı bitkisine diyorum ki yabancı bir sesle: Öp dünyayı, gökyüzünü, ışığı, bu nimetler tüketilmeden önce. yaşamak için, birazcık olsun gergin olmalı insan, gevşeklik etme!


YABANCI ŞAİRLERE DÖN


copyright by image and more
     
Anasayfa

Şiirlerim
Şiirleriniz
Şairler
Yabancı Şairler
Halk Ozanları
Denemeler
Sesli Şiirler
E-Kart
Dört Dörtlük

Fotoğraflar
Karikatürler
İlginç Resimler
Animasyonlar

Hikayeler
Güzel Sözler
Sevgiye Dair

Medya Linkleri
Nevşehir
Linkler
Biyografim

     
LOTTO şans sayılarınız için tıklayın!