Ziyaretci defteri İletişim Chat
                Menü

EDWARD ESTLIN CUMMINGS hayatı ve şiirleri



ABD'li şair ve yazar (Massachusetts, 1894-North Conway 1961). Harvard Üniversitesi'nde edebiyat öğrenimini tamamlayan (1916) e.e.cummings, Birinci Dünya Savaşı'na gönüllü katıldı. Fransa'da sağlık birliklerinde cankurtaran şoförlüğü yaptı. Cepheden yazdığı mektuplarında savaşın yönetimini eleştirdiği savıyla, Fransız Sansür Kurulu tarafından La Ferte-Mace'deki toplama kampında üç ay gözetim altında tutuldu. Resmi görevlilere güvensizliğini
pekiştirici olaylarla örülü gözetim günlerindeki deneyimlerini anlatan The Enormous Room (Büyük Koğuş) adlı romanı ABD' de savaşı dile getiren en iyi yapıtlardan biri sayılır. ABD' ne dönünce, savaş günleriyle ilgili yergi şiirlerini yayınladı. Daha sonra şiirin yanı sıra roman, gezi notları, tiyatro oyunları, desen ve resim alanlarında yapıtlar verdi. 1925 yılında Amerikan edebiyatına katkılarından ötürü Dial Şiir Ödülü'nü, 1955 yılında Ulusal Kitap Komitesi Özel Ödülü'nü ve 1957 yılında Bollingen Şiir Ödülü'nü aldı. Alay, yergi, yazım kurallarını hiçe sayma büyük harf kullanmayı reddetme, bürlesk ve kaligramlar kurma şiirinin özelliklerindendir. Anglosakson şiirinin Apolainaire'i olarak nitelendirilmiştir.
(alinti:www.siir.gen.tr)








AŞKIN YAZGISINI AŞA YAZA GÖÇTÜ BABAM


aşkın yazgısını aşa yaza göçtü babam
kona göçe içi-dışı bir saça-döke varını yoğunu,
şarkılar söyleyerek durmagit sabahtan akşama
doruğun enginliklerine ine çıka göçtü babam

bu uyuşuk unutkan varlık orada
dönüştü bakışıyla mümtaz biri oldu bu yaşamda;
şu delikanlı (ki her daim ürkektir tavırları)
kanatları altındaysa canlanıp coşardı

tam da kara toprakla kucaklaşırken
kavuştu özbenliğine, onun nisan dokunuşu
bıraktı uyuyanları yazgılarıyla başbaşa kalmaya
çabaladı düş dünyasındakileri öz kökleriyle birleşmeye

ve biri gözyaşlarına boğulsa, derdi ne olursa
babamın parmakları dinginliği sunardı ona:
çıt çıkarmaktan korkardı ses bile boşu boşuna
çünkü dağların büyümesini seziyordu babam.

çoğaltarak denize açılan dereleri
sevincin acılarını kana süze göçtü babam;
övgüler düzerek bir alnaca, ay derlerdi adına
şarkılar söyleyerek tutkunun doğuşuna

sevinç türküsüydü onun ve sevinç öylesine içten
yüreğinin yıldızı yolunun aydınlatırdı onun
ve içten öylesine şimdi,ve şimdi öylesine keyifli
başarısızlığa yazgılı bilekleri sevindirirdi

şahane bir yazortası ne denli şahaneyse
güneşin havsalamasının alamayacağı ölçüde,
öylesine apaçık (zirvesinde tac'olurdu
öylesine kocaman) dikilirdi düşü babamın

onun eti etti kanı kandı onun:
hiçbir aç'ı;bir lokma ekmeğine muhtaç komazdı
hiçbir kötürüm bir mil bile sürünmezdi
bayırda,onun gülüşünü görmek için yalnızca

küçümseyerek keşke ile işte böyle'nin şatafatını
duyguların yazgısını süze duya göçtü babam;
kızdı mıydı haklıydı yağmurlar kadar
merhameti engindi dolu başaklar kadar

yaşamın eylülleşen kolları dağıtır
serveti kılı kırk yararak dosta düşmana
kıyaslayın o akılsızına akıllısına
hesapsız kitapsız sunmuştu bunu da

gururla ve (ekimleşen alev ile
çağrılmış) dünyadaki çukuru gitgide derinleşirken,
ölümsüz işler yapmak için alabildiğine çıplaktı
omuzları ilerledi karanlığa karşı

üzüncü gerçekti yediği nimet kadar:
hiçbir yalancı yüzüne bakamazdı;
her dostu düşman olsaydı bile güler
geçerdi ve apak bir dünya kurardı.

bizi kendimize sala yaza göçtü babam,
şarkılar söyleyerek dalından düşen her taze yaprak aşkına
(ve her çocuk anlardı ki bahar oynar gelirdi
işitilince babamın söylediği şarkılar)

kim ki paylaşmak nedir bilmez varsın insanlık harcasın,
varsın kan ve et, pislik ve çamurdan olsun,
düzenbaz düzen kurar, gözüdoymazlık miras kalır,
özgürlük bir afyondur alınır satılır

emanete ihanet eden ve zalim olanın,
korkmalı yüreği, kuşku duymalı aklı,
ayırt etmeli doğruyu eğriden,
benliğin doruğuna ermek için

parlak olan her şey donuktu sınadık biz,
acı olanların tümü dip-temel tatlı,
kurtlu kekre ve dilsiz ölümcül
hepsi mirasımız, tümü terekemiz

ve hiçbir şey o denli az değil gerçek kadar
-derim aslında nefretti insanlara can veren-
bundandır babamın kendi ruhunu yaşaması
tepeden tırnağa aşk ve herkesten de yoğun



CENNETLER VARSA EĞER cennetler varsa eğer annem(tek başına)kavuşacak birine. Ne bir hercai menekşe cennetidir o ne de vadi-deki-zambakların kırılgan cenneti ama bir kızılkara güller cenneti olacaktır o babam dikiliyor (bir gül gibi derin bir gül gibi uzun) olacak yanında benim eğilerek üzerine annemin (sessizce) gerçekten taçyaprağı gözlerle ve görmeyecek hiçbir şey bakışıyla bir şair gibi gerçekten ne bir çiçek ve ne bir yüz ellerle örtük ki fısıldar İşte budur sevgilim benim (ansızın gün ışığında selamlayacak babam, &tüm bahçe selamlayacak)

EKONOMİK GÜVE Ekonomik güve nirlik bir neme ne bahane dir kul lanılır önce likle o bönce heriflerce kıçı koymak için önüne gövdenin

KİM BİLİR YA AY kim bilir ya ay bir balonsa,şahane bir şehirden gelen gökteki-güzel insanlarla dolu? (ve ya sen ve ben girseydik içine onun,ya onlar alsaydı beni ve alsaydı seni balonlarına, işte o zaman biz çıkardık daha yükseklere tüm o güzel insanlarla evlerden ve çan kulelerinden ve bulutlardan: giderdik süzülerek uzaklara ta uzaklara süzülerek şahane bir şehre hiç kimsenin uğramadığı,orada her daim mevsim Bahardır)ve herkes âşıktır ve çiçekler toplar kendi kendilerini

SEVGİLİM sevgilim kralı karanlık olan bir ülkedir senin saçların alnın çiçeklerin bir havalanışı başın dipdiri bir ormandır senin uyuyan kuşlarla dolu oğul oğul ak arıdır memelerin dalı üstünde gövdenin gövden nisandır benim için koltukaltlarında ilkbaharın gelişi kralların arabasına koşulmuş ak atlardır kalçaların ve has bir ozanın mızrap vuruşlarıdır aralarında her zaman tatlı bir ezgi sevgilim başın kutusudur aklın olan o serin mücevherin başındaki saç yenilgi bilmeyen bir yiğittir omuzlarındaki saçlar zafer davullarıyla yürüyen bir ordu düşlerin ağaçlarıdır bacakların meyvesi unutkanlığın özü kızıllar giyinmiş satraplardır dudakların öpüşü kralları birleştiren bileklerin kutsaldır kanının anahtarlarının bekçileri gümüş vazolardaki çiçeklerdir ayak bileklerinin üstü güzelliğinde flütlerin ikilemi gözlerin aldatışı çanların günlük kokuları arasından sezilen

TANRI KARAR VERİNCE YARATMAYA tanrı karar verince yaratmaya her şeyi bir soluk aldı bir sirkçadırından daha büyük ve her şey başladı insan karar verince yok etmeye kendisini topladı geleceğin geçmişini ve bulduğu tek nedeni parçaladı çevirdi çünküye

YABANCI ŞAİRLERE DÖN


copyright by image and more
     
Anasayfa

Şiirlerim
Şiirleriniz
Şairler
Yabancı Şairler
Halk Ozanları
Denemeler
Sesli Şiirler
E-Kart
Dört Dörtlük

Fotoğraflar
Karikatürler
İlginç Resimler
Animasyonlar

Hikayeler
Güzel Sözler
Sevgiye Dair

Medya Linkleri
Nevşehir
Linkler
Biyografim

     
LOTTO şans sayılarınız için tıklayın!